Saito'nun Antroposen'de Marx'ı, Marksizm ile küçülmeyi birleştirmeyi öneren ilginç argümanlar ve görüşler sunuyor. Kitabın önemi, ekolojik krize ve Antroposen'e yanıt vermeyi amaçlamasından kaynaklanıyor. Bu amaçla Saito, Meszaros'un Marx yorumunu kullanıyor; buna göre Marx ekonomi politik eleştirisini metabolizma teorisine dayandırıyor. Buradan çıkan sonuç, doğanın mutlak sınırlara sahip olduğu ve kapitalizmin, insanlarla doğa arasındaki metabolizmanın bozulduğu bir ekolojik krize yol açtığıdır. Üstelik Saito, metabolizma teorisinin Marx'ın materyalizmiyle uyumlu olduğunu, zira Marx'ın düz bir ontolojik monist ya da Kartezyen bir düalist değil, metodolojik bir düalist olduğunu ileri sürer. Ancak bu düşünce tarzını şüpheli buluyorum. Son olarak Saito, Marx'ın 1870'lerden önce Promethean, Avrupa merkezci ve üretimci olmasına rağmen, daha sonra radikal bir dönüşüm gerçekleştirdiğini ve küçülme komünistine dönüştüğünü iddia ediyor. Ancak Saito'nun iddiaları pek ikna edici değil.
Saito’s Marx in the Anthropocene presents interesting arguments and views that propose to unite Marxism and degrowth. The importance of the book comes from the fact that it intends to respond to the ecological crisis and the Anthropocene. To this end, Saito utilizes Meszaros’s interpretation of Marx according to which Marx bases his critique of political economy on the theory of metabolism. What follows from this is nature has absolute limits and capitalism produces the ecological crisis in which the metabolism between humans and nature degrades. Moreover, Saito maintains that the theory of metabolism is compatible with Marx’s materialism, in that Marx is neither a flat ontological monist nor a Cartesian dualist but a methodological dualist. I find this line of thinking, however, as doubtful. Lastly, Saito claims that although Marx was before the 1870s Promethean, Europocentric, and productionist he underwent a radical breakthrough and became a degrowth communist. However, Saito’s claims are hardly convincing.